Ender KÜÇÜK

Ender KÜÇÜK

Mail: [email protected]

12 ŞUBAT’TAN 15 TEMMUZ SÜRECİNE UZANAN O YOL

 

Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 97.yılını kutlamaktayız.

12 Şubat’tan 15 Temmuz sürecine uzanan o yol…

O yolda kimler yürümedi ki…

Türkoğlu ilçesinde şehit düşen Muallim Hayrullah

Evliya Çavuş, Kılıç Ali, Rıdvan Hoca, Mıllış Nuri, Aslan Bey, Sütçü İmam ve bu yürekli insanlara açıktan - gizliden yardım etmeye çalışan Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşları ve İstanbul Hükümeti ‘nin cesaretli üyeleri.

12 Şubat’tan 15Temmuz sürecine uzanan o yol…

O yolda kimler yürümedi ki…

Merhum Adnan MENDERES

Merhum Turgut ÖZAL

Merhum Necmettin ERBAKAN

Ve

Merhum Muhsin YAZICIOĞLU

Adını hatırlayamadığımız daha nice vatan evlatları...

PKK ile mücadeleden DEAŞ örgütüne uzanan o yolda nice vatan evlatları toprakla buluştu. FETÖ terör örgütünün, elinde silah olmayan bu mazlum halka nasıl namlu doğrultunu gördü bu millet.

Bu necip milletin gözleri kör, akılları tutuklu değildi. Kapitalizmin kalbine sapladıkları hançerin bile doğum yeri: Anadolu’ydu.

Yine hatırlamak istemediğimiz o gece, darbeci Semih TERZİ denen haini kafasından vuran bir Anadolu çocuğuydu. Tarihe altın harflerle adını kazıyan bu kahraman adı:  ÖMER HALİS Demir’di.

Tıpkı dedesi Sütçü İmam’ın ilk kurşunu atması gibi çok değerliydi haine sıktığı kurşun. Tarih hainleri ve işbirlikçileri asla unutmaz!

 Bu kutlu yoldan geçen rahmetli Fatma’nın hikâyesini bilir misiniz?

Sütçü İmam’ın hayatını kurtardığı kadınlardan biri olan Fatma’nın…

 

İşte hikâyemiz;

31 Ekim 1919 günü yerli Ermeniler Fransız askerleriyle birlikte şehri dolaşıyorlar ve önlerine gelen Türklere hakaretler ederek, saldırılarda bulunuyorlardı. Oradan geçmekte olan bir posta dağıtıcısını da dövdü. Bütün bu haberler şehre yayılıyor, patlamaya hazır Türkler’in nefret ve kinini arttırarak, sabırlarını taşırıyordu. Hürriyetine bağlı şeref ve namusuna son derece düşkün ;bu uğurda ölümü hiçe sayan Maraşlıları, Fransız askerleri henüz tanımıyor her yaptıklarının yanlarına kalacağını sanıyorlardı. İkindi üzeri bir Fransız askeri ve Ermeni eşkıyası kışlalarına dönüyorlardı. O sırada Uzunoluk Hamamı'ndan çıkmış ve evlerine gitmekte olan Maraşlı kadınları gören ve Fransız üniforması giyen işgalcilerden biri onlara yaklaşarak "Burası artık Türklerin değildir. Fransız memleketinde peçeyle gezilmez!'' diyerek kadının peçesini açtı. Kadının peçesini açan Fransız askeri Türkçe konuşuyordu. Çünkü bu Fransız elbisesi giymiş Maraş'ın ellik gâvuru Emeni idi. Peçesi açılan Ayşe, olayın şokuyla bayılınca Hatice ve Fatma adındaki kadınlar da feryada başladılar: Bektutiye mahallesinden Kalalıoğlu Sarıkız Halil'in (Külekçi Halil) eşi Fatma'dan olma Ayşe, Hatice ve küçük kızları Fatma (Küçük Fatma) olmak üzere üç kızları vardı. Ayşe, savaştan önce Tekke Mahallesin’den Osman Akpolat ile evlenmiş, kocası adam öldürmekten dolayı tutuklanınca babasının evine gelmişti. Hatice ise Güro adında biri ile kaçmış ve onunla evlenemeyince o da babasının evine gelmiştir. Kalalı oğlu Sarıkız Halil'in evinde ikisi dul biri 15 yaşında üç kızı bulunuyordu. İşte anne Fatma, kızları Ayşe, Harice ve Küçük Fatma mahallelerinde bulunan Uzunoluk Hamamı'na 31 Ekim Cuma günü gitmişlerdi. Anne Fatma, nahırdan gelecek olan ineklerini karşılamak ve akşam yemeğini hazırlamak için hamamdan biraz erken çıkmıştı. Vakit ikindi sonrasıydı üç kız kardeş. Annelerinden sonra hamamdan çıkarak evlerine doğru gidiyorlardı. Kızları biraz geciktiği için anne Fatma, onları karşılamayınca geldi. Bu arada Uzun oluk Caddesi'nden zil zurna sarhoş üç Fransız askeri bu kızların üzerine doğru yürüdü. Kızlar hakarete maruz kalırken anneleri Fatma onlara ulaştı. Gözü dönmüş sarhoş düşman Fransız askerleri bu üç kızın etrafını sardı Ayrıca kızları kucaklayarak hırpalıyorlardı. Fransız askerleriyle boğuşan kızlar şok olmuşlardı. Bağırdıklarını zannediyorlardı fakat sesleri çıkmıyordu. Zira kızların dili tutulmuştu. Anne Fatma- durumu görünce "Eyvah Buda mı gelecekti başımıza! İmdat! imdat!' “diyerek bağırdı. Kızlarla askerler arasında karşılıklı mücadele devam etti. Mücadele sırasında Türkçe konuşan ve Fransız üniforması giyen askerler.

“Artık sizler bizimsiniz. Çıkarın şu çarşaflan! Atın şu peçeleri! Bundan böyle Maraş Fransa'ya aittir! Biz Fransızların hükmü geçer burada." Diyerek bağırıyorlardı. Karşılıklı boğuşma sırasında anne Fatma Hanım, Uzunoluk Hamamı'nın önündeki derenin kenarına, kızları da diğer taraflara yıkıldı. Henüz 15 yaşında bulunan Küçük Fatma'nın peçesi açılınca Hacının kahvesinde bulunan Maraşlılar olay yerine gelerek Ermenilere uyarılarda bulundular. Fakat bunları dinleyen olmadı. Bunun üzerine Çakmakçı Said ve Gaffar Kabul oğlu Osman hanımları işgalcilerin elinden almak isterken dipçik ve kurşunla ağır yaralandılar. Bu sırada civarda küçük bir dükkânda süt satan ve olayları soğukkanlılıkla seyreden Sütçü Hacı İmam' Karadağ tabancasını alarak olay yerine geldi. Silahını kadınların peçesini açan ve Çakmakçı Said'i yaralayan Ermeni'nin üzerine doğrultarak ateşledi. Kurşun Param parça edildi, Ayşe ve Hatice'nin çarşafları yırtıldı, Bu arada hamamın yanından geçen ve kahvede bulunan Türkler, kızların imdadına yetişerek bunları kurtardı. Kadınlar olay yerinden uzaklaştıktan sonra Sütçü İmam, kadınlara hakaret eden askerin birini tabancasıyla ateş ederek yaraladı. Fransız askerleri de Çakmakçı Sait'i yaraladı. Olaydan anne Fatma Hanım çok etkilendi, hastalandı, hatta bir ara hayatından ümit kesildi. Yapılan müdahalelerle anne Fatma Hanım hayata döndürüldü. Fakat peçesi yırtılan ve henüz evlenmemiş olan 15 yaşındaki Küçük Fatma çok hırpalanmanın etkisiyle korktu ve hastalandı. Küçük Fatma, hayattan murat alamadı, olayın kırkıncı günü korkudan vefat etti. Bu bahtsız Küçük Fatma'nın gelin duvağını annesi cenazesinin üzerine örttü. Böylece 15 yaşında bulunan Küçük Fatma evlenmeden gelin oldu. Bütün mahalle toplanarak göz yaşlan içinde gelin elbisesi olarak kefen giydirilen Küçük Fatma'yı esas evi olan Şeyh Adil Mezarlığı'na gönderdiler. (Bu bilgiler Mustafa Zül Kadiroğlu’nun el yazma notlarından alınmıştır).

Zülkadiroğlu’nun belki Fatma ve annesinin tecavüze uğradığını yazmaya eli varmadı ama bu olayda hem annenin hem de 15 yaşındaki kızın namus anlayışını anlamadan 12 Şubat’ı anlamak mümkün değildir.

 

Ve sözlerimi sizlerin de çok iyi bildiği bir şarkından alınan bir dörtlükle bitirmek istiyorum.

 

“Eğer ki gelmeler topraktan ise

Demek ki gitmeler aynı yeredir

İhanet kahpelik puşta göreyse

Sadakatla sevmek dosta göredir”

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar