Ender KÜÇÜK

Ender KÜÇÜK

Mail: [email protected]

NEDEN ÖLDÜRÜYORUZ!

Ağaçları kesmeyeceksin, yakmayacaksın!” diye emir buyuran oydu. Gül yüzlü Peygamberimiz Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve selem savaş hukukunda bile bu emirleri buyurmuştu.

Albert Camus’ün  “ Cinayet Yüzyılı” olarak tanımladığı 20.yüzyılı tamamlayalı bir hayli zaman oldu.

Ve şimdi 21.yüzyılda bir adım daha öte giderek, dünyanın temeline dinamitler koymaya devam ediyoruz.

Son günlerde Çukurova ile başlayan buğday hasadına, şehrimizde de başlandı. Çok şükür!

Rekolte çiftimizi memnun edecek ölçüde. Yalnız biçimle beraber, fazla mazot yakmama adına anız yakılmaya da başlandı.

Toprağımızı kendi ellerimizle yok ediyoruz, verimsiz bir hale getirmek adına her şeyi kendimize hak görüyoruz.

Bir kibriti ateşe vermekle sadece buğday sapını yakmıyoruz!

Kuş yuvalarını; yavrularıyla, yumurtalarıyla yakıyoruz!

Karıncaları yakıyoruz!

Sürüngenleri yakıyoruz!

Mikroskobik canlıları yakıyoruz!

Ve tuhaf olan şudur ki: Bu yaktıklarımız, toprağın canına can katan varlıklar.

Neden öldürüyoruz?

-Daha fazla para kazanmak için.

Oysa farkında bile değil belki o eline kibriti alıp, anızı yakan vatandaş.

Gelecek adına, torununun rızkını yaktığından haberdar bile değil!

Oysa Allah dostu Muhyiddin-i ARABÎ Hazretleri aynen şunları söylemişti:

 -Yere iyi davran

 -Göğe iyi davran

- Suya iyi davran ve Kuran’a iyi davran

 

Peki, bunun önlemini devletimiz almıyor mu? Pekâlâ, hâlihazırda caydırıcı cezalar var fakat bildiğim kadarıyla Tarım Bakanlığına bağlı İl ve İlçe Müdürlükleri bu olumsuz uygulamanın takipçisi. Yalnız, anız yakma eylemleri genelde akşam ve gece geç saatlerde yapıldığı için, mesai saatleri dışında bir zamanda gerçekleşiyor. “Kimin yaktığı, sabotajın nereden başladığı” soruları cevapsız kalıyor.

Oysa Emniyet güçlerimiz, Jandarmamız; İtfaiye birimlerimizin hazırladığı raporlar doğrultusunda, asıl suçluların kanun önüne çıkarılması noktasında titiz bir çalışma yapmaları gerekmektedir.

Ovayı yakmakla,

Ormanı yakmak; bir tutulmadır.

Kimsenin gözünün yaşına bakılmamalıdır.

 

A-Ş-K

 

Sevmek farklı bir his değil aslında.
İnsan köpeği sever, çiçeği sever, çocuğu sever, yemeği sever, günahı sever, kumarı sever, denizi sever, sevmeyi sever, geceyi sever, kanmayı sever, kandırmayı sever... Ve bu liste uzayıp gider. 
Sevmenin keskin bir çizgisi yoktur yani ve aynı zamanda karşıdaki eylemi ayırma durumu da yoktur.
Sorsanız,iyi insanda sever,.
Kötü insanda sever. 
Ya Aşk...
Öyle midir?
Direnmekten öte bir boyun eğme vardır.
Bir duruş,
Bin yok oluş! 
Ve her yok oluşta ,binlerce çoğalmak.
Meyvesinden çok ağaca âşık olmak…
Taraf gütmeyen, öfke nöbetleri geçirmeyen, potansiyel bir güçtür "Aşk".
Onca sözlere aldırmadan, bir kılıcın keskin tarafını; şah damarların üzerine

yaklaştırmaktır "Aşk"


Herkesin yapacağı bir iş gibi düşünmeyin aşkı.
Vardan yok-a doğru uzanan bir yoldur.
His, öyle bir kuvvetlidir ki; dört gözün, yedi bacağın, sekiz kolun vardır.
Aşk, çözümleme değil değerlendirme sanatıdır. 
Titrer adeta bastığın her toprak parçası!
En hırçın köpekler bile gözlerinin içine bakamaz, boyun eğer.
Engerek yılanları yollarını kesemez.

İnsan olursun, insancık değil.
Gerçek olursun sahte değil
Anladınız mı şimdi sevmek ile aşkın farkını?

 

 

 

 

 

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar