Ahmet Durmaz

Ahmet Durmaz

Mail: [email protected]

İstanbul Sözleşmesi

İstanbul Sözleşmesi

İstanbul sözleşmesi tartışmaları gündemde Ayasofya tartışmalarının arkasından
gündemin neredeyse ilk maddesi haline geldi.
Tartışmanın tıpkı Ayasofya gibi bir hukuki bir siyasi cephede yankısı var.
Karşı duranlar ile kaldırılması gerekenler arasındaki sert tartışmaların arasında
aslında her iki tarafında haklılıkları olduğunu düşünüyorum.
Tartışmanın yanlışlıkları üzerinden değil de haklılıkları üzerinden bir şey söylemeyi
tercih edeceğim.
Kaldırılması üzerinden tartışmanın içerisinde duranların şu tezlerine tamamen
olmasa da bir ucundan katılıyorum.
İstanbul sözleşmesi çerçevesinde yapılan kanunlar yetersiz, kadına şiddet ve aile içi
şiddeti önleme noktasında başarısız,
Diğer cephede mağduriyetler doğuruyor.
En önemlisi adalete ulaşılamıyor.
Peşinen olayla ilgili kadının beyanı hâkim ve savcılar tarafından yanlış ve geniş bir
şekilde yorumlanıyor.
Sonuç ’a bakmak lazım.
Kendi ülkemizde kendi halkımızın yönetilmesi için yapılacak yasaların, kendi
kültürümüz, dini inancımız, örf anane ve aile yapımıza göre, üniversitelerimiz, sivil
toplum kuruşlarımızın ve kendi hukukçularımız tarafından üretilerek yapılmasının
istenmesine kim karşı durabilir.
Yani tamamen yerli ve milli kanunlar.
Doğru kabul edelim de;
Ancak;
Bu yerli ve milli kanunlar nasıl yapılacak peki?
Hangi hukukçular yazacak bu metinleri; siyasetin içinde hukuku kirleten, cepsiz
cübbelerini düğmelemeye çalışan hukukçular mı?
Hangi üniversiteler katkı verecek; Seçimle değil artık atama ile atanan ve kendi
ailesine, yakın çevresine kadro ve makam dağıtan rektörlerle yönetilen üniversiteler
mi!
Hangi sivil toplum kuruluşları katkı sunacak; rant musluklarına ağzını dibine kadar
dayamış ve halkın, milletin parasını yerken göstermemek için sessizlik içinde odasına
çekilmişler mi!

Ve en önemlisi hangi meclis; kendi partisi dışındaki yasa teklifleri peşinen yanlış
gören ve parti gurup başkalarının işareti ile el kaldıran ve indiren milletvekilleri mi
geçirecek!
Tabi bu haklı itirazları dile getirenlerin, özellikle de din üzerinden göndermede
bulunanların önce şunu görmesi ve düşünmesi gerekmez mi?
İslam’ın en temel kavramlarından özellikle Hz. Ömer üzerinden işlediğimiz ve adalet,
liyakat, hakkaniyet kavramlarının içinin boşaltıldığı şu dönemde, bunu ortaya çıkaran
politika ve uygulamaları öncelikle gözden geçirmemiz ve sorgulamamız gerekmez
mi?

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar