Ender KÜÇÜK

Ender KÜÇÜK

Mail: [email protected]

SARI SONBAHAR

Sonbaharın hüznü sırtıma bindi, inmek bilmiyor. Kelimelerin özgürce, korkmadan çıktığı ağzımı

bıçak kesiyor.

Beynimin düşünmekten yana taraf olduğu bu anlamsız sessizlik, çoğaldıkça çoğalıyor. Ayaklarımın ince ince üşümesi de başka bir dert.

Derin bir” Of!” çekiyorum,” Yenilmemeliyim” diyorum sonbahara. Ama nafile uğraşlarım, başıboş isteklerim.

Sonbahara yazdığım bu kaçıncı yazı. Bu sene yazdığım gibi yine yazacağım gelecek sene de sonbaharı

Adım: sonbahar oldu

 Yüzüm yaza doğru,

 Gelsin egemenliğini ilan etsin güneş,

 Kasıp kavursa her yeri.

 En çok da dizlerimi,

 Yakıp kül etse yazdığım şiirleri.

Üniversiteli yıllarımın açılış tarihi malum sonbahara tekabül ederdi. Üzerime giydiğim monta sımsıkı sarılırdım. Sandalye ile bütünleşen bedenim ne ısınabilirdi ne de üşümeye yüz tutabilirdi. Anıların soğukluğu düşüncelerimi buz tuttururdu. Yazmak isterdim tam o sırada.  Kalemi tutacak elim uyuşur, adını koymadığım nice şiirler birer birer kaybolurdu.

Ah zalim sonbahar!

Hayalimden hiç silemediğim sarı yapraklı salkım söğüt. Birazdan ders bitecek. Seninle geçen zamanımı blok yapıp, dibinde dökülen yaprak misali, sonunda seninle renklenecek ruhumun sevinçleri

Sanki salkım söğüt saçlarım. Sen sarardıkça ben beyazlaşıyorum. İnat ediyor ellerim yazmamaya ve bir yaprak daha düşüyor kâğıda. Gözlerimden bırakmak istediğim yaş, kendi sessizliğinde dışarı akmak yerine içime düşüyor.

İşte ağlamanın en külfetlisidir bu

 İnsanın içene ağlaması.

Söylemek istediklerini söyleyememesi.

Mevcut dünya düzenin üzerime yıktığı sorumluluk, sonbaharı adam gibi yaşamaya fırsat bırakmıyor. İçin için düşündüğüm ve için için ağladığım nedenler ortalık malı olmuş. İnsanların derdi bir başka, ben hala eskimiş bir ruhla dünyada soluk alıyorum

Yazmalıyım diyorum…

Belirli bir zaman diliminde gel -gitler yaşıyorum. Bazen geçmiş oluyor düşünceler bazen şimdi en çok da arada kalıyor ahmak adamlar misali. Bir de fotoğrafları elime alıp, bakınca gözlerim; her şeyi daha bir sarı her şeyi daha bir ihanet içerisinde görüyor. Benimki bakmak değil, benimki görmek. En hüzünlü şarkıları ardı ardına dinliyorum ve sonunda notaları üşümüş soğuk yaz şarkıları ilham kaynağım oluyor.

Her kişiliğin, yaşanmış her olayın yok oluşunu izleyerek kendimle baş başa kaldığım zamandır sonbahar. Damarlarıma ne kadar sevgi denen duyguyu enjekte etsem de yapay olmuyor hiçbir yaşam tecrübesi.

Güneşe gülerek bakamıyorum örneğin.

Çiçeği koklayamıyorum için için. Kırılgan zamanlara bağlı kalmış hayat öpücüğü, yanağımdan öpmek yerine aldığı binlerce makas, sanki benimle dalga geçer gibi bir vaziyet. Beni hâkim kılan bu duygudan bir kırsam zincirlerimi, kendimi sokağa atacağım. Üşüyen kalabalığın içinde, içimdeki hayattan bir nebze de olsun kurtulacağım. Ama olmuyor işte… Yazmak için elbet bir neden buluyorum. Düşüncelerimi çivilediğim odak merkezi hüzün bazında orta bir değerde buluşmuyor. Köle bir insanın bağlılığı misali sorgulamadan itaat ediyorum her şeye. Sisler arasında önümü görmediğim  ,sonu uçurum olan bu yolda  yürümeye hala devam ediyorum….

 

Sonbaharda bir gül verilir mi sevgiliye,

Bir gazetenin üçüncü sayfasına sarılı.

Belki de rengini kaybetmiş

Kokusu yoğun olmayan  bir ekmek gibi.

Söyle dudaklarına dokunmayan bir gül,

 Yüreğine dokundu mu  sevgili…

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar